Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’nda 1995 yılından beri oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları bu hafta da meydandaydı. Kayıp yakınları 1009’uncu hafta açıklamasında 1992’de gözaltında kaybedilen Ayten Öztürk’ün akıbetini sordu.
Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın haberine göre, Cumartesi Anneleri bugün Galatasaray Meydanı’nda karakola teslim olduktan sonra gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın da doğum gününü kutladı. Murat Yıldız, 1995’te avukatı, kuzeni ve annesi Hanife Yıldız ile birlikte İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi’ye teslim oldu. Ancak “ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılacak” denilen Murat Yıldız gözaltına kaybedildi.
Anne Hanife Yıldız 1995’ten beri oğlu Murat Yıldız’ın akıbetini soruyor. Anne Yıldız, bugün oğlunun doğum günü için bir mektup yazdı. Mektupta şunlara yer verildi:
“Kayıp edilmemle kolu kanadı kırılan anam doğum günümde yollarımı bekliyormuş. Sen neredesin? Nerelerdesin oğul? Gel gel de nasıl bir hediye istiyorsan oğul söyle de onu alayım diye yazmış. Anam ben kayıp edildiğimde 19 yaşındaydım ben ancak onu biliyorum sonrasını sen biliyorsun. Ana sen beni kaç yaşında verdiysen öyle kaldım. Sene hala neden saçımın, sakalımın nasıl beyazladığını merak ediyor, soruyorsun. Yok ana yok beyazım. O ayrıldığımız günkü gibi öylece kaldım. Anam senin nasıl ki kolun kanadın kayıp edilmemle kırıldıysa benim de öylece kırıldı. Ana kanatsız uçamıyorum, yol da bulup gelemiyorum. Hiç olmazsa oğul bir mektup yazda yolla demişsin hangi elle, nasıl mektup? İşte yazdım, okusunlar. Hep göz bebeğim dediğin komiser Ramazan Kaya’ya sor. Sen beni nasıl kandırdın, Muradım nerede sor yoksa unuttun mu anam? Murat’ın kayıp edildi. Gecemde gündüzümde karanlık, yollarda kapalı ana gelemem gelemem. 19 yaşındaki Murat nerede diye arayan insanlara selamlar saygılar. Unutmayın bizleri, zalimlere de unutturmayın.”
Ayten Öztürk için hazırlanan açıklama metnini ise Gülseren Yoleri okudu. Açıklamada öne çıkan başlıklar şöyle:
“Gözaltında kaybedilen sevdiklerimiz için yürüttüğümüz hakikat ve adalet mücadelesi, siyasi iradenin desteklediği ‘süreğen cezasızlık politikası’ nedeniyle sonuçsuz kalıyor. Bu politikayı mümkün kılan araç ise hukuk. Nihai amacı adaleti sağlamak olan hukuk sistemi, gözaltında kaybetmeler söz konusu olduğunda dosyaları zamanaşımına sürükleyerek cezasızlık üretiyor. 1009. haftamızda, 32 yıl önce bugün gözaltına kaybedilen, ailesinin tüm girişimlerinin cezasızlıkla sonuçlandığı Ayten Öztürk dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz. Öztürk ailesi Dersim’de yaşıyordu. Tunceli İl Özel İdaresi’nde şef olarak çalışan Baba Hıdır Öztürk, Mayıs 1992’de Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Mustafa Sabri Yazgankıran tarafından üç kızı ile birlikte alay komutanlığına çağrıldı. Albay, ‘aklınızı başınıza alın’ şeklindeki tehditlerin ardından onları ‘Polis Ahmet’ diye bir kişi ile tanıştırdı. Albayın tanıştırdığı kişi aslında MİT ve JİTEM adına çalışan ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’dı. Yıldırım, üç kardeşi sorguladı, telefon ve adres bilgilerini aldı. Bu olaydan kısa bir süre sonra hemşire ve mühendis olan kardeşler Dersim’den sürüldü.
Hıdır Öztürk’ün Dersim’de kalan kızı Ayten Öztürk, Mazgirt ilçesine bağlı Akpınar’daki Tunceli İl Özel İdaresi’ne ait bir fabrikada çalışıyordu. 27 Temmuz 1992 akşamı mesai çıkışı sonrası içinde dört kişi bulunan beyaz bir arabayla kaçırıldı. Kaçırılan Ayten Öztürk, 8 Ağustos 1992’de Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiinde, bir eli dışarıda kalmış şekilde gömülü olarak bulundu. İşkenceden tanınmayacak hale gelmiş Ayten Öztürk’ün kimlik teşhisi giysilerinden yapılabildi. Ancak işkence bulguları otopsi raporunda yer almadı, doktorlar detaylı otopsi yapmadı. Açılan soruşturma hızla kapatıldı. Bizzat JİTEM komutanı Cem Ersever ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan, Ayten Öztürk’ün Yeşil ve ekibi tarafından OHAL Valiliği’nce, Yeşil’e tahsis edilen beyaz Land-Rover araç ile kaçırıldığını, daha sonra Diyarbakır JİTEM’e götürüldüğünü ve burada üç gün boyunca işkence gördükten sonra infaz edildiğini açıkladı ve bu açıklamalar basında da yer aldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu 13 Aralık 2011’de baba Hıdır Öztürk’ü dinledi. Komisyon Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Elazığ ve Tunceli Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu üzerine dosya yeniden açıldı. Tüm yasal yollardan sonuç alamayan aile, 2013’te Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi 21 Nisan 2016’da, Anayasa’nın 17. Maddesi’nde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında, etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Kararın bir örneğini ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Hazırlanan iddianame kabul edilerek dava açıldı ve Musa Anter’in öldürülmesiyle ilgili süren davayla birleştirildi.
Ancak Ayten Öztürk’ü kaçıranlar, işkence ile katledenler, bedenini kaybedenler ve insanlığa karşı bu suçu örtbas edenler biliniyor olmasına rağmen, dosyada tanıklar, deliller, itiraflar olmasına rağmen dava, 21 Eylül 2022’de zamanaşımından düşürülerek cezasızlıkla sonuçlandı. Hiç şüphe yok ki, Ayten Öztürk’ün işkence ile öldürülmesi ve bedeninin kaybedilmesi uluslararası hukuka göre insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve zamanaşımına tabî değildir. 1009. haftamızda siyasi ve adli makamları bir kez daha Ayten Öztürk dosyasında uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için etkili bir giderim yolu sunmaya çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Ayten Öztürk için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
GENEL
16 saat önceGENEL
16 saat önceGENEL
16 saat önceDIŞ HABERLER
16 saat önceGÜNDEM
16 saat önceGÜNDEM
16 saat önceGÜNDEM
16 saat önce