“Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz / Ya dünyamıza inecek ölüm”
Sadece gerici faşist odakların değil, ırkçılıktan beslenen, her daim faşizmin tasmasını boynunda taşıyan ulusalcı, sosyal şovenlere karşı durmak da sınıfsal bir görevdir.
Başta Kayseri olmak üzere birçok il ve ilçede Suriyelilere yönelik linç saldırılarına tanık olduk ve olmaktayız. İşyerlerine, araçlara, evlere, göçmenlere “Ya Allah ya Bismillah” diyerek saldıran faşist kitleler tarihsel olarak yanıltmadılar; “kristal gecelerin” Program’ların küçük bir seremonisini sundular. Suriyeli bir göçmen çocuğun istismar edilmesinin ortaya çıkması, olayları başlatan bir kıvılcım olarak gösterilse de Führerci faşist rejimin arka planında yatan politika çok farklıdır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; çürüyen ve çürüdükçe çürüten emperyalist kapitalizmin yarattığı dejenerasyon faşizmin yol arkadaşıdır. İstismar failinin Suriyeli olması, ırkçı faşist provokasyonlara bu güruhlara soluk borusu yarattı. Bu ülkede onlarca tarikatta, dinci gerici faşist vakıflarda çocuklar tecavüze uğrarken gıkı çıkmayan bu faşist kitle, ayrımsız bütün Suriyelileri hedefi haline getirdi. Daha düne kadar “Esed zulmünden dolayı göç eden Suriyeli kardeşlerimize” diyerek yardım kampanyaları düzenleyen bu içi boş faşist kitle bugün Suriyelilere ülkesini satan vatan haini gözüyle bakmaktadırlar. Birinci emperyalist paylaşım savaşının ardından 1929 yılında tüm dünyayı etkileyen ekonomik krizin doğurduğu faşizm silahı bugüne dek milyonlarca insanı yok etmiştir. Faşizm, emperyalist kapitalizmin her daim kullandığı diktatörlük biçimidir. Kriz anlarında, savaşlarda, kadın sorununda, göçmen sorununda, işsizlikte vb. tüm sınıfsal ve toplumsal ilişkiler bütününde bu silahın değişik versiyonlarını görebiliriz. Yeri gelir bir futbol maçında çıkar ortaya, yeri gelir bir göçmen bebeğin kıyıya vurmuş cansız bedeninde şekillenir. Bazen farklı bir inanç bazen de prangalanan bir dildir.
Kucağında bebeğiyle tekmelenen tarım işçisi bir kadının Kürt kimliğidir. Onlarca örnek verilebilir. Çünkü faşizm sınıfsaldır. Kapitalizm krizlerinin koruyucusu ve dayanağıdır.
Yaşanan ekonomik kriz, Führerci faşist rejimin seçim yenilgisi, emperyalist kapitalizmin dünya ölçeğinde yeniden yapılandırmaya gitmesi (rejimin Suriye politikası da dahil olmak üzere) ülkemizde AB emperyalizminin rehinesi durumundaki Suriyeli göçmenler üzerinde başka provokasyonlar yaratılacağı aşikardır. Ucuz iş gücü olarak sanayi ve tarım işçiliğinde sömürülen Suriyeli göçmenler, yine faşist kaşımalarla kendi sınıf kardeşlerinin dahi hedefi haline getirilmektedir. Sadece gerici faşist odakların değil, ırkçılıktan beslenen, her daim faşizmin tasmasını boynunda taşıyan ulusalcı, sosyal şovenlere karşı durmak da sınıfsal bir görevdir.
Faşizm sınıfsaldır demiştik. Bugün halkların kardeşliği şiarıyla emeğin ve alın terinin dilinden sınıfa karşı sınıf, kapitalizme karşı sosyalizm şiarı ve mücadelesi faşizmin tek panzehridir. Nazım’ın da dediği gibi; “Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz / Ya dünyamıza inecek ölüm”
Ömürcan Kaya