İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin yayımladığı iş cinayetleri raporuna göre 2024’ün ilk altı ayında en az 878 işçi çalışırken hayatını kaybetti.
137 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini belirten İSİG; yılın ilk yarısının bitmesi ve “mevsimlik çalışmanın artmasıyla beraber” Haziran ayında tarım işkolundaki ölümlerin tüm iş cinayetlerindeki oranının yüzde 30’a yaklaştığını duyurdu.
2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına baktığımızda 757 ücretli ve 121 kendi nam ve hesabına çalışan hayatını kaybetti. Yani ölenlerin yüzde 86’sını ücretliler yüzde 14’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor.
İş cinayetlerinin raporlanmasında tercih ettikleri yöntemleri açıklayan İSİG meclisi, ek olarak ölen çiftçilerin çoğunluğunun 50 yaş üstü olduğu ve genç işçi ölümlerinden üniversitelilerin yaşamak için çalışmak zorunda bırakıldığı bilgisini verdi.
Ücretli ölümlerinde istihdam biçimini tam olarak belirleyemiyoruz. Örneğin bir hastanede çalışırken ölen bir emekçinin kadrolu mu, sözleşmeli mi ya da taşeron mu olduğunu çoğu zaman tespit edemiyoruz. Diğer yandan ücretlilerin (işçi ve memur) ölümünün çok büyük bir çoğunluğunu işçilerin oluşturduğunu söylemeliyiz.
SGK son yıllarda kendi nam ve hesabına çalışanların ölümlerini “iş kazası istatistikleri”ne eklese de iki elin parmaklarını geçmiyor. Oysa biz iş cinayetleri istatistiklerinde çiftçi ve esnafların çalışırken ölümlerini de düzenli olarak kayıt altına alıyoruz. Ancak son iki yıldır bu ölümlerde kısmi bir düşüş var, bunun nedenini “çiftçi ve esnafların da ücretliler ordusuna katılmasındaki artış” olarak değerlendiriyoruz.
Çiftçilerin ölümlerini tarım işkoluna kaydederken kendi nam ve hesabına çalışanların büyük bir çoğunluğunu ise ticaret işkoluna kaydediyoruz.
Yine kadın hareketinin bir talebi ve kazanımı olarak son iki yıldır, ev hanımı diye tabir ettiğimiz ücretsiz ev işçilerinin çalışırken ölümlerini (7 ölümle en görünür biçimi cam silerken düşme) genel işler işkolunda “kendi nam ve hesabına çalışanlar” olarak kayıt altına alıyoruz.
“Kendi nam ve hesabına çalışanlar”ın içinde çiftçilerin oranının yüzde 75-80 civarında olduğunu ve yine ölen çiftçilerin büyük bir çoğunluğunun 50 yaş üstü olduğunu belirtmeliyiz.
Genç işçi ölümlerinin yüzde 90’dan fazlasını ücretliler oluşturuyor. Bu durum geçmiş yıllara göre bugün gençlerin ücret dışında bir gelir (iş) sahibi olmadığını ve yaşamak için çalışmak (İSİG tabiriyle çalışmak için yaşamak) zorunda olduklarını gösteriyor.
İnşaat, Yol işkolunda 224 işçi; Tarım, Orman işkolunda 141 emekçi (51 işçi ve 90 çiftçi); Taşımacılık işkolunda 103 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 63 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 49 işçi; Metal işkolunda 45 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 41 emekçi; Madencilik işkolunda 40 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 24 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 18 işçi; Enerji işkolunda 16 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 15 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 14 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 13 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 12 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 24 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 11 işçi; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 1 işçi; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 36 işçi hayatını kaybetti.
İş cinayetlerinin yoğunlaştığı (toplam yüzde 53 ve 468 işçi ölümü ile) üç işkolu bulunuyor. “Güvencesiz çalışma”nın hakim olduğu inşaat, tarım ve taşımacılık. Uzun çalışma saatleri, yoğun çalışma, sigortasız çalışma ve her türlü kuralsızlığın hakim olduğu bu işkollarında sendikal örgütlenme yok gibi ya da zayıf ve belli mesleklerde öbekleniyor.
İşçi ölümlerinde ilk sırada inşaat işkolu geliyor. Bu noktada bir hususa dikkat çekmek gerekiyor. Yılbaşıyla birlikte 11 deprem şehrimizde inşa faaliyetleri hızlandı ve bölgede en az 49 inşaat işçisi hayatını kaybetti.
Bu yıl dikkat çekilmesi gereken bir işkolu madencilik. İliç Anagold maden işçisi katliamının da yaşandığı bu dönemde ülke genelinde madenlerden iş cinayetleri haberleri geliyor.
Türk inşaat şirketlerinin yurtdışında yaptıkları işlerde de can kayıpları sürüyor. Sadece bu inşaatlara çalışmak için giden 9 işçi arkadaşımızı kaybettik.
Şoförlerin ölümü trafik kazası olarak görülüyor. Oysa yoğun aşırı-fazla-yoğun çalıştırma, araçların bakımının yetersizliği ve yol sorunları birçok şoförün (tır, kamyon, servis minibüsü, taksi vd.) ölümüne yol açıyor. Bu dönemde 98 şoför arkadaşımızı kaybettik.
Pandemi ile birlikte kitleselleşen bir meslek olan moto kuryeler güvencesiz bir şekilde çalıştırılıyor. İş yetiştirme baskısının bir sonucu da iş cinayetleri. Bu dönem en az 26 moto kurye arkadaşımızı kaybettik, onlarca arkadaşımız yaralandı.
Gemi işçisi 16 arkadaşımızı kaybettik. Moto kuryeler gibi sendikal hareket ve ağların çalışmaları deniz işçilerinin hak mücadelesini ve ölümlerini de görünür kılıyor. Gemi işçilerinin ölümü deniz kazası değil iş cinayetidir.
31 Mart yerel yönetim seçimlerinin de yapıldığı bu dönemde belediyelerdeki iş cinayetleri gündem olmadı. Oysa en az 27 belediye (iştirak şirketleri ve belediyenin taşeron iş verdiği firmalarda) işçisi hayatını kaybetti.
Kaynak: Sendika.Org
GÜNDEM
53 dakika önceÇEVRE
53 dakika önceEKONOMİ
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
2 gün önceKADIN
2 gün önce