Kapitalist düzenin yurdumuza uğramadığı dönemlerde, meslek ustadan öğrenilir ve toplumsal bir rol haline gelirdi. Ustalar, ancak kendilerini geçebilecek ve iş yerlerini devredebilecekleri yeni ustalar yetiştirirse kendilerine usta diyebilmekteydi. Ancak kapitalist çarklar yurdumuzda dönmeye başladığında, ustalık kültürü sona ermiş ve sömürü kültürü başlamıştır. Çocuklar, bu yeni düzenin birinci mağdurları olmuştur.
Sosyalistlerin büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kesintisiz eğitim hakkı karşısında, sermaye devleti çocuk işçiliğini yeniden legalleştirme planları yapmakta ve bu bağlamda “MESEM”i hayatımıza sokup normalleştirme adımları atmaktadır.
MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi)
Eğitim, kapitalist devlet sisteminde ne yazık ki tamamen sınıfsal bir ayrıma maruz kalmaktadır. İyi bir lise kazanmak için yalnızca okula gidip bireysel çaba harcamak yeterli olmamakta; iyi bir dershane, sınırsız ek kaynak kitaplar, özel okullar veya devlet okulundaki “iyi” öğretmenin sınıfına girebilmek için okul idaresine ödenen destekler gerekmektedir. Bu imkânlara ulaşmayan proleter evlatlarımız, uyum problemleri yaşayarak akademik olarak başarısız olmakta ve meslek liselerine yönlendirilmektedir.
Meslek liselerinde MESEM ile tanışan çocuklarımız, şanslılarsa 14 yaşında emek sömürüsü ile karşılaşmakta; çok daha erken yaşlarda geçim derdine düşen ve emek sömürüsüne dahil olan çocuklar ise unutulmamalıdır. Burjuva ana akım medya kanallarında “Çocuklarımız iş hayatına kazandırılıyor” gibi toz pembe cümlelerle normalleştirilen MESEM, birçok iş cinayetine ve çocuk işçi ölümlerine sebep olurken, aynı zamanda devasa bir sömürü çarkını en masum çocuklarımız üzerinden döndürmeyi amaç edinmektedir.
İş yerlerine herkesten önce giden ve en son çıkan çocuklarımız, sözde ustaları tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete uğramakta; ayda 5100 TL gibi çok düşük bir ücrete tabii tutulmaktadır. Fabrikalarda ve sanayilerde, ustaları tarafından insanlık dışı muameleye maruz kalan çocuklarımız, aynı zamanda geleceklerini de bu vahşi ustalara emanet etmek zorunda bırakılmaktadır.
Eylül 2023-Ağustos 2024 tarihleri arasında iş cinayetine kurban giden çocuk işçi sayısı 66 gibi ciddi bir düzeye ulaşmıştır. Anayasal olarak çocuk işçi çalıştırmak suçken, kapitalizm bu sistem ile yasaları delmektedir. Ayda 5100 TL devlet desteği alan sözde ustalar, çoğu zaman bu parayı proleter çocuklara ödememekte ve ceplerine atmaktadır. Verilen devlet desteğinin yalnızca yarısını çıraklarına veren bu ustalar, bu sistemle bedavaya, hatta üzerine para kazanarak işçi çalıştırmış olmaktadırlar.
Çocukların birincil hakları arasında olan eğitim haklarını ellerinden alan bu düzen, çocukların çocukluğunu çalmaktadır. Sermaye devletinin ise bu düzene çanak tutması, düzenin ne kadar kokuşmuş olduğunu gözler önüne sermektedir. Çocukların yeri parklar ve okullardır; sanayi ve fabrikalarda çocuklar olmamalıdır!