Dün gerçekleşen ikinci celsede sanıklar, Ayşe Ateş ve avukatlarının bulunduğu bölümdekilerle sözlü sataşmaya girdiği için bugün duruşma salonunda jandarma tarafından geniş güvenlik önlemleri alındı.
Bugünkü celsede sanık avukatları savunmalarını yaptı. Eray Özyağcı’nın avukatı müvekkilinin Ateş’i öldürmek istemediğini cinayeti Selman Bozkurt’un işlediğini öne sürerek Özyağcı’nın sadece yaralamak istediğini belirtti. Avukat Ziynettin Aktürk, “Bir metre mesafe dahi yoktur. Öldürme saikiyle hareket etseydi kafasına ateş ederdi” diyerek savunmasını yaptı.
Aktürk ayrıca suç vasfının ‘Silahla kasten yaralama’ olarak değiştirilmesini talep etti.
Sanık Suat Kurt’un avukatı Demet Saatçioğlu, dosyadaki insan hakları ihlalinden bahsederek sanıkların tecritte maruz bırakıldığını söyledi. Saatçioğlu, ayrıca Sinan Ateş’in ölümün kesin sebebinin dosyada olmadığını söyledi.
Doğukan Çep’e darp raporu veren doktora soruşturma
Azmettirici Doğukan Çep’in avukatı Emine Tosun, dosyada insan hakları ihlali olduğunu belirterek, “Müvekkilime darp ve cebir izine rastlanmadığına dair bir rapor tanzim edilmiş ancak medyada bile boy boy yaralı fotoğrafları yer almaktadır. Bu yüzden bu raporun altında imzası bulunan doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz” dedi.
Avukat Tosun ayrıca, Sinan Ateş’in otopsi videolarını istediklerini belirterek “ama dalga geçer gibi fotoğraflar gönderiliyor. ‘Bu fotoğraflara bakarak otopsinin uygun tespit edildiği tespit edilemez’ şeklinde savunmasını gerçekleştirdi.
Öte yandan Sinan Ateş davasının üçüncü duruşmasının görüldüğü sırada Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş, tansiyon düşüklüğü ve kol uyuşması nedeniyle hastaneye kaldırıldı
Doğukan Çep, Kılıçdaroğlu’nun sözlerini taklit etti
Azmettirici olduğunu söyleyen ve cinayeti organize eden Doğukan Çep, yoklama sırasında eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından paylaştığı “bur-da-yım” mesajını taklit etti.
Mahkeme başkanından siyasetçilere uyarı
Mahkeme başkanı, duruşma salonundaki siyasilerin duruşmaya yönelik herhangi bir itirazı olması durumunda “yargılamaya siyasi müdahale” olarak görüleceğini ve siyasilerin dışarı çıkarılacaklarını belirtti.
Duruşma tetikçi Eray Özyağcı’nın avukatı Ziynettin Aktürk’ün savunmasıyla başladı.
Avukat Aktürk, tutuklu sanık Ankara Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal’ı işaret ederek Ateş’in yanındaki tanıkların (Selman Bozkurt ve Ahmet Keçik) neden dinlenmediğini sordu. Kamera görüntülerinden bahseden Aktürk, “Bir metre mesafe dahi yoktur. Öldürme saikiyle hareket etseydi kafasına ateş ederdi
Aktürk şöyle konuştu:
“Olay yerinden alınan kamera görüntüleri çok açık. Otopsi raporunu incelediğimizde raporda birden fazla çelişki bulunmaktadır. Bunlar da müvekkilimin atışlarıdır. O esnada yanında bulunan Selman Bozkurt ateş ederken müvekkilim kaçıyor. Bu esnada ateş ediyor ve Selman Bozkurt’u omuzundan yaralıyor. Olay yerinde sizin ilk amacınız neyse onu yaparsınız ilk. Müvekkilim burada yaralama amacı olduğu için ayaklarından vurup kaçmayı planlamıştır. Otopsi raporundan anlaşılacağı üzerine maktulün kafasına işaret eden mermi sağ alt çenesinden çıkmaktadır. Otopsi raporundan ne hikmetse ayaklara gelenler de dahil tüm mermiler öldürücü olarak sayılmıştır.”
‘Öldüren mermi başkasının silahından çıktı’
Ateş’in yanındaki isimlerin “Reisi vurduk” şeklinde bağırdıklarını savunan avukat şöyle devam etti
“Belirtilen şahıslardan birinin reisi vurduk demesi çok önemlidir. Oradaki şaşırma ifadesi çok nettir. İrkilme ifadesinden hemen diğer tarafa dönüp tekrar ateş etmeye başlamıştır. Anlattığımız deliller nazara alındığında maktulü öldüren mermi başkası tarafından ateşlendiği açıkça görülecektir. Bir açı vardı, o açıyı yakalamak kolay değildir. Ön taraftaki ayakların hangi açıdan vurulduğu çok önemli. Kafasına aldığı merminin tamamen başkası tarafından ateşlendiği yapılan incelemelerde ortaya çıkacaktır. Müvekkilin kasten yaralama suçundan muaf tutulmasını talep ediyoruz.”
‘Silahlar kaçırılıyor’ iddiası
Avukat Aktürk savunmasında Ateş’in yanındaki isimlerin silahları kaçırdıklarını öne sürerek, “Silahlı olaylarda sizin yanınızdan geçen bir silah sesi duyduktan sonra yanında olan birini refleks olarak kaldırırsınız ama biz bu hareketi görmüyoruz bu olayda. Ne hikmetse apar topar silahlar alınıyor ve bu silahlar kaçırılıyor. Hangi düşünceyle bu silahlar kaçırıldı. Yapılan incelemede bu durum hiç irdelenmemiş. Bir insan bir olayın içindeyse ya tanık olur ya şüpheli olur ya şüpheli ya da mağdur olur. Bir şüphelinin neye dayanarak ifadesi alınmıyor? Olay esnasında 3 kişi var. Bu 3 kişinin ifadesi tam anlamıyla alınmamıştır” dedi.
Avukat, Sinan Ateş’in kaç telefonunun bulunduğunun araştırılmasını ve bunun ortaya çıkarılmasını talep etti
‘Silahla kasten yaralama’ olarak değiştirilmesini istiyoruz”
Ek savunma verilmesini talep eden Aktürk, şunları söyledi:
“Silahlı bir olay yaşandı. Apar topar oradan silahlar alınıyor ve kaçırılıyor. Neden kaçırılıyor? Bu hiç irdelenmemiş. İfadesi alındı mı bu şahısların? (Bozkurt ve Keçik) İddianamede önce şüpheli ve mağdur olarak alınırken sonra savcılıkta ifadesi alınmamıştır. Olay esnasında üç kişi var. Bu üç kişinin ifadesi tamamı ve doğru bir şekilde alınmamıştır. Müvekkilim ‘Ben oraya giderken tamamen yaralamaya gittim, tek amacım oydu ve bunu gerçekleştirdikten sonra kaçtım’ diyor. Biz bu yüzden yapılan yargılamanın hatalı olduğunu ve suç vasfının silahla kasten yaralamaya dönük olarak değiştirilerek yargılanmanın devam etmesini istiyoruz.”
“Kimsenin şifresini verme zorunluluğu yoktur”
Sanık Suat Kurt’un avukatı Demet Saatçioğlu, dosyadaki insan hakkı ihlallerine değineceğini kaydetti ve “Bir önceki gün gerilim oldu tam da avukat Serdar Öktem ifadesini bitirmek üzereyken oldu. Avukat olması nedeniyle sanık olarak yargılanan bir kişinin delil sunma yükümlülüğü olmadığını belirtmek isterim. Başka hiçbir sanığa ‘neden telefon şifresini vermedin?’ diye sorulduğunu duymadım. Komiser Bey de aynı sorulara maruz bırakıldı. Oysa kimsenin şifresini verme zorunluluğu yoktur.” dedi.
“Sanıkların hepsi hücrede kalmakta ve tecrit altındalar”
Saatçioğlu savunmasını şöyle sürdürdü:
“Dosyayla alakalı insan hakkı ihlallerinden bahsederken Türk yargı sisteminin daha iyi bir hale gelmesi için çözmemiz gereken sorunlar vardır. Dosyada kısıtlılık olurken basında bazı ifadelerin ve belgelerin yayınlandığını görüyoruz. Bu, hukuka aykırıdır. Tutukluluk meselesine gelecek olursak müvekkilim tamamen keyfi şekilde tutuklanmıştı. Müvekkilimin hakkında bilgiler masumiyet karinesi ihlal edilerek basına yansımıştır. Tüm sanıkların hepsi hücrede kalmaktadırlar ve tecrit altındadırlar.”
“Polisler şiddet uyguladı”
Daha sonra Sanık Sinan Ateş’e yönelik “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme” suçuna yardım etmekten yargılanan tutuklu sanık Umut Ersoy’un dinlenmesine geçildi.
Üzerine atılı suçları kabul etmediğini söyleyen Ersoy, “Polisler beni gözaltına aldıklarında neyle suçlandığımı söylemediler. Pendik Karakolu’na geldiğimde ise polisler bana şiddet uyguladılar. Ardından hastaneye gidip rapor aldık. Ankara’ya doğru yola çıktığımda da hala neden alındığımı bilmiyordum. İddianame çıkana kadar da neyle suçlandığımı bilmiyordum. Suat Kurt’u telefonla aradığım iddia ediliyor ama hiçbir şekilde kendisini tanımıyorum” dedi.
“Müvekkilim Vedat Balkaya’nın fiil üzerinde ortak hakimiyeti yoktur, sadece araç konusunda yardımcı olmuştur”
Son sanık Umut Ersoy’un dinlenmesinin ardından sanık avukatlarının savunmalarına geçildi. Sanık Vedat Balkaya’nın avukatı Cem Ali Kılıç, “Müvekkilimize ilk olarak ‘Alacak verecek için yardımcı olabilir misin’ diye soruluyor. Müvekkilim olay yerine 250-300 metre uzakta bekliyor ve sanık Eray Özyağcı tarafından hep olay yerinden uzakta tutulmaya çalışılıyor. Eylem planına dahil müvekkilime hiçbir bilgi verilmiyor. Eray Özyağcı motordan inerken müvekkilime ‘silah sesi duyarsan sakın kaçma’ diyor. Bu plana dahil olan birine bu söylenebilir mi? Fiil üzerinde ortak hakimiyeti yoktur, sadece araç konusunda yardımcı olup fiilin işlenmesini kolaylaştırmıştır. Tutuksuz yargılanmasına ve davaya bu şekilde devam etmesini talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin gündemine oturan dosyada eylem ile ilgili bölüm 5 sayfa bile değil”
Sinan Ateş ile ilgili kısım 4 sayfa, Selman Bozkurt ile ilgili kısımlar da yarım sayfa anlatılmıştır. Türkiye’nin gündemine oturan dosyada eylem ile ilgili bölüm 5 sayfa bile değildir. Burada Sinan Ateş ile ilgili bir soruşturma yürütüldüğünü belki söyleyebiliriz ama Selman Bozkurt ile alakalı bir soruşturma yürütülmemiştir. Müvekkilime Selman Bozkurt ile ilgili tek bir soru yöneltilmemiştir” dedi.
“Sinan Ateş’in kesin ölüm sebebi bile dosyada yoktur”
Saatçioğlu, şunları söyledi:
“Azmettirici Doğukan Çep bile Selman Bozkurt hakkında yargılanmazken benim müvekkilim Selman Bozkurt’u tasarlayarak öldürmeye teşebbüse yardımdan yargılanıyor. Bu dava açılmadan önce müvekkilimin suçları basında köşe yazısı haline getirildi. Ahmet Keçik ve Selman Bozkurt’un detaylı olarak ifadelerinin alınmasını talep ediyorum. Sinan Ateş’in kesin ölüm sebebi bile dosyada yoktur. Buna dair detaylı rapor alınmasını ve keşif yapılmasını talep ediyoruz.”
“Müvekkilimin suç işleme kastı yoktur, kimliğini saklama gereği duymamıştır”
Suat Kurt’un diğer avukatı Fuat Saatçioğlu da bazı sanıkların ifadelerinin çelişkili olduğunu ancak müvekkili Suat Kurt’un emniyet, savcılık ve mahkeme huzurundaki beyanlarının tamamen aynı olduğunu vurgulayarak şu iddiaları dile getirdi:
“Bu da müvekkilimin samimiyetini ortaya koymaktadır. Müvekkilim kendi halinde yaşarken Doğukan Çep tarafından aranıyor ve sadece arkadaşı olduğu için hatıra binaen yardımcı olabilmek için eylemlerde bulunmuştur. Müvekkilim bir cinayet için gelmiş olsa yüzüne bir atkı kafasına bir bere taksa kimse şüphelenmezdi. Müvekkilimin suç işleme kastı yoktur, kimliğini saklama gereği duymamıştır.
“Müvekkilim arkadaş kurbanı olmuştur”
Eray Özyağcı da sanığın olay yerinde olduğunu bilmediğini kaydetmişti. Dolayısıyla müvekkilim olayın planlanma aşamasında yoktur. Müvekkilim olaydan bihaberdir. Müvekkilim sadece Sinan Ateş’in camiden çıkıp ofisine doğru gittiğini söylüyor. Burada bir fiili hakimiyeti yok. Müvekkilim bunu söylemese de bu fiil zaten gerçekleşecekti. Benim müvekkilim suçlansa suçlansa sadece yardımdan suçlanabilir. Selman Bozkurt’un olaya dahil edilmesi ise tamamen tesadüfidir. Eray’a ateş ettiği için karşılıklı çatışmaya giriyorlar. Bu, Eray’ın bireysel eylemidir. Benim müvekkilim bu olaydan sorumlu tutulamaz, bir illiyet bağı da yoktur. Dolayısıyla Selman Bozkurt konusunda müvekkilimin tahliyesini talep ediyoruz. Müvekkilim çok samimi beyanlarda bulundu. İstemeden bu olayın bir parçası. Arkadaş kurbanı olmuştur. Biz bu olayın asli faili olamayız. Müvekkilimizin tahliye edilmesini talep ediyoruz
Doğukan Çep’in avukatı: Bu dosyada ağır insan hakları ihlali vardır
Azmettirici Doğukan Çep’in avukatı Emine Tosun, “Müvekkilime darp ve cebir izine rastlanmadığına dair bir rapor tanzim edilmiş ancak medyada bile boy boy yaralı fotoğrafları yer almaktadır. Bu yüzden bu raporun altında imzası bulunan doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Bu dosyada ağır insan hakları ihlali vardır.” ifadelerini kullandı.
Doğukan Çep’in avukatı: Bu dosyada ağır insan hakları ihlali vardır
Azmettirici Doğukan Çep’in avukatı Emine Tosun, “Müvekkilime darp ve cebir izine rastlanmadığına dair bir rapor tanzim edilmiş ancak medyada bile boy boy yaralı fotoğrafları yer almaktadır. Bu yüzden bu raporun altında imzası bulunan doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Bu dosyada ağır insan hakları ihlali vardır.” ifadelerini kullandı.
“İşin aslında baktığınızda Sinan Ateş bir çatışmanın ortasında kalıyor”
Tosun, şunları söyledi:
“Sinan Ateş’in vücudundan çıkan mermi parçalarının Eray Özyağcı’dan çıkıp çıkmadığının tespiti yapılamamıştır. Bu yüzden kamera kayıtlarına baktığımızda Ahmet Keçik olay yerinden dakikalar içerisinde silahları alıp olay yerinden kaçıyor. Ahmet Keçik ile Sinan Ateş’in hoca öğrenci ilişkisinden daha fazla bir manevi bağı olduğunu açık görüyoruz. Buna rağmen Sinan Ateş yere yığılırken nasıl kaçabilir? Bir tampon yapmaz mısınız? Bir yardım istemez misiniz? Bu davranış şu soruları akla getiriyor: Acaba Sinan Ateş’in vücudundan çıkan mermiler başka silaha ait de o yüzden mi kaçırılıyor?
“Atış açılarına göre Eray Özyağcı’dan çıkmasının imkansız”
Sinan Ateş’in kafasından girip çenesinden çıkan merminin atış açılarına göre Eray Özyağcı’dan çıkmasının imkansız olduğunu görüyoruz. Bu atış ancak Sinan Ateş’e yüzü dönük bir kişi tarafından gerçekleşebilir. Olay yerine baktığımızda yüzü Sinan Ateş’e dönük Eray Özyağcı dışında bir kişi daha bulunmaktadır. Bu da Selman Bozkurt’tur.
Sinan Ateş’in birçok tehdit aldığına dair dosyalar sunuldu. Bu yüzden Sinan Ateş bir değil iki silahla dolaşıyor. Olay yerinde 12 kovan bulunuyor. Olay yerine ikinci defa dönmüş bir kişi var, o da Ahmet Keçik. Dosyada pek çok şeyin örtbas edildiği gerçek. Adaletin sosyal medyada, siyasi partilerde sağlanmayacağını düşündüğümüz için adaleti buradan istiyoruz. O yüzden Ahmet Keçik’in girdiği binanın kamera görüntülerinin incelenmesini talep ediyoruz.
“Selman Bozkurt, Ahmet Keçik ve hatta Sinan Ateş hakkında daha önce bir dosya olup olmadığı araştırılsın”
Ahmet Keçik kimdir? Öğrenciyim diyor ama maşallah çok iyi silah kullanıyor. Bu kişiye dair SGK dökümlerini istiyoruz. Selman Bozkurt, Ahmet Keçik ve hatta Sinan Ateş hakkında daha önce bir dosya olup olmadığının, bu kişilerin arasındaki ilişkilerin ne olduğunun araştırılmasını istiyoruz.
Ahmet Keçik, şüpheli olarak alınmış ama dosyadan çıkarılmış. Ne zaman çıkarılmış göremiyoruz. Deliller tarafsız ve hatasız değildir. Bu yüzden verilecek hükümler de heyet ne kadar tarafsız olursa olsun doğru olmayacaktır.
“Bu dosyadaki otopsi videoları isteniyor ama dalga geçer gibi fotoğraflar gönderiliyor”
Bu dosyadaki otopsi videoları isteniyor ama dalga geçer gibi fotoğraflar gönderiliyor. ‘Bu fotoğraflara bakarak otopsinin uygun tespit edildiği tespit edilemez’ diyor uzmanlar. Bu videolarda ne var da mahkemeye getirilmiyor. Eray Özyağcı, sterling marka mermi kullandığını söylüyor. Mermilerin hangi silahtan çıktığı da karıştırılmış. Umarım sadece maddi hatadır.
“Karizmanı çizerim’ saikiyle gerçekleştirilmiş bir eylemdir”
Ayrıca müvekkilimin eylemi sadece yaralamaya yöneliktir. Ani gelişen olaylar nedeniyle çıkan çatışma sonucunda ölüm gerçekleşmiştir. Netice sebebiyle müvekkilimin ağırlaştırılmış yaralama suçu ile yargılanması gereklidir. Bu eylem, ‘Paramı getir, yoksa seni ayağından yaralayarak karizmanı çizerim’ saikiyle gerçekleştirilmiş bir eylemdir. Müvekkilimin ölüm sonucunu istemediği ortadadır.
“Sinan Ateş’in hukuksuz işler yaptığını görüyoruz”
Müvekkilimin Sinan Ateş ile fotoğrafı da basında oldukça yer bulmuştur, bunu size de sunacağız. Buradan da zaten müvekkilimin Sinan Ateş ile tanışıklığı olduğu ortadadır ve beyanlarında bu yüzden samimi olduğu açıktır. Ayrıca koskoca akademisyen diyebilirsiniz Sinan Ateş hakkında, ancak bilirkişi raporunda yer alan mesajı okumak istiyorum Sinan Ateş’in. ‘Daha yeni bir kişinin kafasını gözünü kırdırdım yetmez mi?’ şeklinde mesajı var Sinan Ateş’in. Biz bu belgeye baktığımızda, Sinan Ateş’in hukuksuz işler yaptığını görüyoruz. Haliyle bu işleri akademisyen çevresinden isteyerek yaptıramaz, firari olan, suça karışan isimlere yaptırabilirsiniz ancak. Müvekkilimin ağırlaştırılmış yaralama suçundan yargılanmasını talep ediyoruz.”
Tolgahan Demirbaş’ın avukatı: Müvekkilimin sosyal medyadan yargılanması yapılmıştır
Duruşmada Sinan Ateş’e yönelik “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme” suçuna yardımdan azmettirici olarak yargılanan Ülkü Ocakları Genel Merkez Yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın avukatı Murat Ofli, “Müvekkilim olayın herhangi bir yerinde ne azmettirici ne de yardım edendir. Olayın en başından itibaren dosyada gizlilik olmasına rağmen müvekkilimin sosyal medyadan yargılanması yapılmıştır. Bugün sadece maktul Sinan Ateş’in faillerinin yargılanması değil 18 aydır masumiyet karinesinin ihlal edildiği müvekkilimin de hakkının arandığı yerdeyiz” diyerek savunmasına başladı.
İddianamenin hatalı olduğunu ileri süren avukat Ofli, şunları söyledi:
“Dosyada azmettirici olduğuna dair somut bir delil yok. Buna rağmen müvekkilim 18 aydır tutukludur. Tolgahan Demirbaş’ın konum atmasının olayla bir ilgisi yoktur. Zaten Eray’ın ve Vedat’ın konumları müvekkilimin attığı konumla yanı değildir. Eray Özyağcı’nın bindiği aracın şoförü sabitken hatalı ve eksik araştırılan PTS kayıtlarında hatalı değerlendirmeler yapılmıştır. Dosyadaki araç müvekkilimin aracı değildir. Vedat’ın inip Eray’ın araca bindiği saatte benim müvekkilim Gökçehöyük’te bulunan bahçededir. Bahçede çalışan Afgan çalışanlarca bu doğrulanmaktadır ancak bunlar dosyaya kazandırılmamıştır. Biz bunların da dosyaya eklenmesini istiyoruz.”
“Bilirkişi raporu yeniden alınsın”
Mustafa Ensar Aykal ile Tolgahan Demirbaş’ın telefon görüşmesi hakkında da savunma yapan avukat Ofli, şöyle devam etti:
”Söz konusu bilirkişi raporu hatalıdır. Bu raporda mahkeme gibi yargılama yapılmıştır. Bu bilirkişi raporunun da yeniden alınmasını talep ediyoruz.
”8 ay öncesine ait yazışmalar ve görüşmeler olaya bağlanmıştır”
Dosya kapsamından anlaşılacağı üzerine de müvekkilim olayı planlayan failleri tanımamakta ve hiçbir iletişimi de bulunmamaktadır. Bu yargılamada suçlu ve suçsuzun ayırt edilmesi gerekmektedir. Azmettirme iddiası dayanıksızdır. Bu iddianın soyut olduğu dosyaya bakınca da anlaşılmaktadır. 8 ay öncesine ait yazışmalar, görüşmeler olaya bağlanmıştır. Müvekkilim Tolgahan Demirbaş’ın aracında parmak izi araştırması yapılmış ancak bu dosyaya girmemiştir. Aracını yıkamadığı tespit edilmiş ancak bu da dosyaya girmemiştir. Müvekkilimin aleyhinde olan deliller dosyaya konulmuş ama lehte olanlar dinlenilmemiştir. Bahçedeki çobanın, yatılı bulunan Afganların, Çorbacı Mülayim’in yeniden dinlenmesini istiyoruz. 18 aydır tutuklu bulunan müvekkilimin tahliye edilmesini talep ediyorum.”
Sanık Tolgahan Demirbaş’ın bir diğer avukatı Elif Beyza Aykut, ”Eksik araştırma yapıldığı için üzerinde suç şüphesi bırakılmıştır. Sanık Eray Özyağcı ile benim müvekkilimin bulunduğu konum farklıdır” açıklamasını yaptı.
Zekeriya Asarkaya’nın avukatı: Bu dosya ciddi manada toplum baskısı altında
Tutuklu sanık Zekeriya Asarkaya’nın avukatı Doğan Delice, “Müvekkilimin beyanlarını dosyadaki tüm deliller doğrulamaktadır. Kendisi 70 yaşındadır. Sosyal statü ile birlikte aldatılmaya en müsait kişidir. Kendisi yalnızca Hakan Saraç ile bir dönem cezaevinde kaldığı için arkadaşlarını evinde misafir etmiştir. Müvekkilimin kesinlikle suç işleme niyeti bulunmamaktadır. Müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum” diye konuştu.
Delice’nin ardından tutuklu sanık Hakan Saraç’ın avukatı Kemal Memiş, “Benim müvekkilim bilmeden, herhangi bir kastı olmadan cezaevi arkadaşı Suat Kurt’un onun da cezaevi arkadaşı Doğukan Çep’in yoğun baskısı doğrultusunda istemeden böyle büyük bir olayın içine girmiştir. Bu dosya hukuki boyutundan çok artık siyasileştirilmiş ve ciddi manada toplum baskısı altında süren bir sürecin girdabı içinde sürüklenmektedir” ifadesini kullandı.
”Avukat görüşme kabinlerinin dahi dinleniyor olması bizde büyük bir endişe yaratmakta”
Müvekkili ve kendisinin uzunca bir süre neyle suçlandığını bilmediğinin altını çizen avukat Memiş, “Avukat görüşme kabinlerinin dahi dinleniyor olması bizde büyük bir endişe yaratmaktadır. Bu boyutta bir dosya farklı mecralara taşınarak bizim dahi hedef göstermemizle karşı karşıya kalıyoruz. Maalesef bu tür davalar Türkiye’de yıllardır olan türden davalardır. Ancak bir Türkiye Cumhuriyet vatandaşı olarak siyasi kimliğine bakılmadan herkes için çalışmaların yapılmasını temenni ederdik. Hukuk yerini bulsun, adalet yerini bulsun, gerekirse kıyamet kopsun” diye konuştu.
“Maktulün kimliği normal bir vatandaş olsaydı bu kadar baskı olmayacaktı”
”Bu dosyaya dair ciddi bir önyargı söz konusu” diyen avukat Memiş, şu iddialarda bulundu:
“Maktulün kimliği normal bir vatandaş olsaydı elbet bu kadar baskı olmayacaktı. Ancak dosyanın içindeki küçük bir vatandaşın da haksızlığa uğramasını kabul edecek değiliz. Müvekkilim dosyada ismi geçen sadece 3 şahısla irtibatı, telefon görüşmesi var olay öncesinde. Hakan’ın iyi niyeti suiistimal edilmiştir.
Mevcut deliller çerçevesinde müvekkilim hakkında kolektif bir suç şüphesinin olmadığı yönünde karar verilmesini talep ediyoruz. Delilleri karartmak gibi bir niyeti de yok. Cezaevinde kaldığı süreci de değerlendirerek ciddi sağlık sorunları da olduğu için uygun görülecek olan adli kontrol çerçevesi içinde tahliyesini talep ediyoruz.”
“Müvekkilim özel harekat polisi olduğu için diğer sanıklardan farklı olarak çırılçıplak soyulmuş ve işkenceye uğramıştır”
Tutuklu sanık özel harekat polisi Aşkın Mert Gelenbey’in avukatı Alp Kemal Gözel, “Müvekkilimin evine tabiri caizse dalınıyor ve hiçbir arama kararı gösterilmiyor. Burada elde edilen verilere göre de sorular soruluyor. Ancak bu işlemin hukuka aykırı olduğu ve hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan delillerin sanık lehine esas alınmayacağını belirtiyoruz. Müvekkilim özel harekat polisi olduğu için diğer sanıklardan farklı olarak çırılçıplak soyulmuş ve işkenceye uğramıştır” iddiasını öne sürdü.
“Müvekkillerimizin beyanlarının doğru alındığından da emin değiliz”
Müvekkilinin amacının abisini ziyaret etmek ve bir ”kaçamak” yapıp İstanbul’a geri dönmek olduğunu dile getiren avukat Gözel, “Müvekkillerimizin beyanlarının doğru alındığından da emin değiliz. Ayrıca dün ‘pavyonda 1 saat mi eğlenilir bunun için mi geldiniz?’ diye soruldu. Gelinir efendim, neden gelinmesin? Ayrıca silah kullanmayı öğrettiği iddia ediliyor müvekkilim hakkında. Ben bunu da kabul etmiyorum. Ayrıca müvekkilim kastedilen toprak yoldan de geçmiyor. GPS nereye yönlendirirse oraya gidiyor” dedi ve savunmasına şöyle devam etti:
“Müvekkilimin tutukluluk süresi artık bir tedbir olmaktan çıkmış ve ceza haline gelmiştir. Müvekkilimin bu kadar uzun süre tutuklu kalması hukuksuzdur. Makul sürede yargılama yapılmaması halinde herkes serbest bırakılma hakkına sahiptir. Müvekkilimin adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasını ve yapılacak yargılama sonucunda da beraatini talep ediyorum.”
Sinan Ateş davasının üçüncü duruşmasının görüldüğü sırada Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş, tansiyon düşüklüğü ve kol uyuşması nedeniyle hastaneye kaldırıldı
Tetikçi olduğu iddia edilen Eray Özyağcı’yı İstanbul’dan Ankara’ya getiren özel harekat polislerinden Murat Can Çolak’ın avukatı Rıza Çengel, “Kim olduğunu dahi bilmediği bir şahsın kasten öldürmeye yardım ettiği söz konusu değildir. Verilen tutuklama kararı ölçülülük ilkesine aykırıdır. Tahliye talep ediyoruz” dedi.
“O gün Köktürk beni de aradı”
MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk’ün avukatı İlker Kocaoğlu: “Bir siyasi partinin yöneticisi olduğu ve bazı yerlerde çekildiği fotoğraflarla itham ediliyor. İddianamede atıf yapılan taslayarak kasten öldürme suçu ancak ve ancak kasten işlenebilir. Müvekkilimin nasıl yardım ettiği iddianamede anlatılmamıştır. Dosyadaki sanıklardan birkaçını tanıması olaydan birkaç gün sonra bazı sanıklarla görüştüğü itham edilmiştir. O gün Köktürk beni de aradı. Arsa işleri konuştuk. Serdar (Öktem) Bey’i de o neden aradığını söyledi. Bir dahli olsa en azından arama kayıtlarını ve mesajlarını siler, evindeki ruhsatlı silahını saklar. Bir siyasi partinin yöneticisi olduğu olarak belirtilen haberlerle tutuklanması gerçekleşmiştir. Tahliye edilmesini talep ediyoruz.”
Uzunlar’ın diğer avukatı Rabia Karaca, Uzunlar ile “Enes” ismindeki bir akrabasına arasında geçen “icraata gittiler” diyaloguna ilişkin, “Bu kelime mecaz olarak kullanılmaktadır. Yoruma açık bir kelimedir” dedi.
“İddianame olarak önümüze getirilen evrak yok hükmündedir”
Tutuklu MHP’li avukat Serdar Öktem’in avukatı Oğuzhan Bilgin, “Siyasi figürlerin ve oluşturulan baskılara rağmen huzurdaki sanıkların tamamı samimi beyanda bulunmuştur. Bunun da mahkemenizce önemi olduğunu düşünüyorum” diyerek savunmasına başladı.
Bilgin iddianamede yer alan Serdar Öktem’in sevk ve idaresindeki 06 DB 7018 plaka sayılı araç ve 34 NR 6144 plaka sayılı araç hakkındaki iddialara dair, “06 DB 7018 plakalı aracın iddianame düzenlenmeden bile Serdar Öktem’in kontrolünde olmadığı bilinmektedir. Bu yüzden iddianame olarak önümüze getirilen evrak yok hükmündedir. 34 NR 6144 plakalı araçta ise şoför koltuğunda değil yan taraftadır ve hakkındaki iddiaları öğrenmek için emniyete gittiği araçtır. Bunca insan tutuklu vasiyette ne hikmetse 18 aydır savcılık makamı sanık Serdar Öktem’in PTS kayıtlarını temin etmiyor. Çünkü bu kayıtlar geldiğinde suçsuz olduğu ortaya çıkacaktır. Bilirkişi raporunda müvekkil Serdar Öktem’in tamamen İstanbul’da olduğu ve hiçbir sanıkla ortak baz vermediği sabit hale gelmişti” savunmasını yaptı.
“Biz bu oyuna gelmeyeceğiz”
“Dünden bu yana telefon şifresi durumunun sosyal medyada çarşaf çarşaf tartışılan Serdar Öktem’in telefonunu vermeme nedenini zaten hastalığı gerekçesiyle açıkladı” diyen Bilgin “Olmayan delillerle insanlar provoke edilerek bir sonuca ulaşılmaya çalışılıyor. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Biz hukuk gereği müvekkilimizin hiçbir adli kontrol şartı uygulanmadan tahliyesini talep ediyoruz.” dedi.
Sanık Öktem’in bir diğer avukatı Batuhan Mastı da “Bir oyun biz dizi çekiliyor. Yönetmenin Cevheri Güven, senaryoyu yazanlarında Cumhuriyet savcıları olduğunu görüyoruz ne yazık ki reklamını da gazeteciler yaptı. Tahliye talep ediyorum” beyanında bulundu.
****
Çağlar Zorlu’nın avukatı: MİT’e soralım
MİT’çi olduğu iddia edilen Çağlar Zorlu’nun avukat Sümeyra İlpeşin:
“Müvekkil sanığın huzurda bulunabilmesine yol açacak tek fiilin Demirbaş’a verdiği uydurma adreslerdir. Kendisine yöneltilen bir adres talebi var, bu talebe yönelik uydurma sadece iki adres ile cevap veriliyor. Birisi İstanbul-Ataşehir, diğeri Ahi Evran Kırşehir adresleri… Bütün savunmalarımızda bu adreslerin doğru olmadığını defalarca söyledik. Bu uydurma adreslerine ilişkin müvekkilimin bir sorgulama aracı bulunmamaktadır. Maktulün adresinin benim müvekkilim tarafından verildiği gibi bir izlenim yaratılmaktadır hem iddianamede böyle geçmektedir hem de medya mensupları aracılığıyla yaygınlaştırılmıştır. 2015 öncesi çalışmış olduğu bu uydurma adreslerin MİT’ten alındığı iddia ediliyorsa, lütfen MİT’e yazalım, soralım. BTK’den gelen Sinan Ateş’e ait konum bilgilerinde görülüyor ki müvekkilimin İstanbul verdiği konumunda maktul Ankara konumunda, yine Kırşehir verdiği adres tarihinde Ankara’da bulunmaktadır. Sanki bu adreslerde başına bir şey gelmiş gibi davranılıyor. Suç istinadında nedensellik bağı nasıl kurulmuştur bu iddianamede. Nasıl bir yardım kastı vardır.”
Dün neler yaşandı?
Dün davanın ikinci celsesi görüldü. Görülen celsede Murat Can Çolak, Ufuk Köktürk, Mustafa Uzunlar, Osman Bayraktar, Mehmet Yüce, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Serdar Öktem, Caner Günay, Emre Yüksel, Alper Atay ve son olarak Mustafa Ensar Aykal savunmalarını yaptı.
MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk, kendisine yönetilen suçlamaları reddederken “MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde fotoğraf çektirmişim, MHP’yle ne alaka abi? ‘Yok Olcay kılavuz işin içinde mi?’ Ne alakası var Ülkücü camiayla? 55 yıllık parti, böyle bir şeye mi kalır? Bu kadar aptallık olabilir mi?” savunmasını yaptı.
Serdar Öktem’in sorgusu sırasında müdafi avukatları ve sanık avukatları arasında sözlü tartışma yaşandı. Mahkeme başkanı, Ayşe Ateş’in avukatı Ali Yücel’in kolluk kuvvetleri tarafından dışarı çıkarılması talimatını verdi. Mahkeme başkanı, Ankara İl Emniyet Müdür Yardımcısı ile görevli polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi.
Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel, cinayet için kullanılan aracın Ülkü Ocakları ile bağlantısı olduğunu itiraf etti. Yüksel savunmasında, “Ülkü Ocakları’na ait araç, Ülkü Ocakları yöneticisi olarak kullanma hakkına sahibim, aracı Ülkü Ocakları’ndan aldık” dedi.
Heyetin MHP hassasiyeti
Duruşmanın görüldüğü sırada cinayete ilişkin yeni bir gelişme yaşandı. Cinayet şüphelisi Serdar Öktem’in kullandığı araçla tetikçinin bırakıldığı Bolu’da MHP Milletvekili İsmail Akgül’ün babasına ait aracın peş peşe kameralara takıldığı ortaya çıktı.
Ayşe Ateş’in avukatı Ali Yücel ise bu gelişmenin ardından sanık Emre Yüksel’e konu ile ilgili soru sormak istedi. Ancak mahkeme başkanı, bu kişinin yargılama ile ilgisinin bulunmadığını belirterek soru sormasına izin vermedi.
Mahkeme başkanı pazartesi günü de Tolgahan Demirbaş’a müdahil avukatlarının cinayet günü “ Olcay Kılavuz’la neden defalarca telefonla görüştüğünü” sorması üzerine hakim “dosyada olmayan isimler ile ilgili soru sormayın biz soruşturma değil yargılama yapıyoruz” diyerek sorulara izin vermemişti.