Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin devam edev davanın dördüncü celsesi sona erdi.
Bu celsede sanık avukatlarının ifadelerinin ardından Ayşe Ateş, Saniye Ateş, Selma Ateş, Sevda Ateş ve olay anında Sinan Ateş’in yanında olan ve yaralanan Selman Bozkurt’un ifadeleri dinlendi.
Müşteki ifadelerinin ardından müdafiler beyanlarda bulundu.
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, cinayetin azmettiricileri olarak MHP Genel Başkan Yardımcıları İzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın olduğunu iddia ederek, “Bildiklerim benimle birlikte mezara gitmesin. Sinan tehditler başladığında bana ‘İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın beni öldürmek için talimat verdi” dedi.
Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de görüşen Ayşe görüşmeye ilişkin “Sinan’a ikimiz de memuruz bırak bu işleri dedim “devletim beni korur” dedi. Cumhurbaşkanına da bunu ilettim. Beni öldürürlerse bundan en çok devletimiz zarar görür dedim. Sayın cumhurbaşkanımız ‘kızım kocanın katilleri yakalanacak, gereği neyse yapılacak’ dedi. Ben sayın cumhurbaşkanının sözüne güveniyorum. Bu 3 günde şunu gördüm sayın cumhurbaşkanının iradesine karşı bile meydan okuyan bir suç örgütü var. Cumhurbaşkanımızın da üzerinde karanlık güçler var” açıklamalarında bulundu.
Sinan Ateş’in avukatı Kürşat Ergün aralarında Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz’un da bulunduğu 17 kişi için açılan soruşturmanın davayla birleştirilmesini talep etti.
Avukat Şeyda Şahin ise eski MHP milletvekili Olcay Kılavuz’un, bu dosyadaki şüpheliler arasında yer aldığını belirterek Olcay Kılavuz bu dosyanın şüphelileri arasındadır, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Talha Atalay, Burak Kılıç, Gürsel Horat, Suat Yılmaz Zobu. Bu isimler hakkında adli kontrol işlemleri uygulanmıştır. Bu kişiler ana dosyada yer alan isimlerdir. Diğer isimleri de sıralayamıyoruz kısıtlılık kararı olduğu için. Olcay Kılavuz bu dosyanın içinde yer almalıydı” şeklinde beyanda bulundu.
Öte yandan dördüncü celsenin görülüğü sırada davaya ilişkin yeni bir gelişme yaşandı. Polis şefi Kerem Gökay Öner, Sinan Ateş davasının tutuklu sanığı Tolgahan Demirbaş’ın sokakta gözaltına alındığı iddialarını yalanladı. Demirbaş’ın gözaltına alınma tutanağı sahte, Demirbaş’ın Kılavuz’un evinden alındığını belirtti.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, CHP Genel Başkan Yardımcıları Murat Bakan ve Meryem Gül Çiftci Binici de duruşmayı takip etti
Mahkeme başkanı, dün Doğukan Çep’in tuvalet ihtiyacı için salondan çıkarıldığı sırada müştekilerin bulunduğu tarafta oturan izleyicilere dönerek tehdit anlamına gelecek şekilde başını salladığının üye hakim tarafından görüldüğünü ve kendisine durumun aktarıldığını bildirerek, Çep’i uyardı.
Mahkeme başkanının, “Doğukan anladın mı?” diye sordu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel duruşmayı takip etmek üzere mahkeme salonuna geldi. Özel’e CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal eşlik etti. Özel, Ayşe Ateş’in yanına oturdu.
Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş beyanını verdi.
Anne Ateş, “18 aydır öldüm öldüm dirildim ben yaşayan bir ölüydüm ama burada 22 kez daha öldüm. Sanki herkes masum benim oğlum kendini vurmuş. Oğlum geldi bana dedi ki ‘anne benim kalemimi kırdılar bana suikast düzenleyecekler’. Bir gün beni ziyaret etti çelik yelekle. Belki korular dedim ama korumadılar. Benim oğlum 12 yıl İsmet Büyükataman’ın danışmanlığını yaptı. İsmet Ataman bizzat benim evime geldi. Ana babam duymasın dedi. Babası dayanamadı öldü ben ne kadar dayanırım bilmiyorum. Cezaevinde olanların çocukları yüzüne hasretmiş benim torunlarım yüzlerini hiç görmeyecek” dedi.
Mersin’deki Çağrı Ünel olayından sonra bir telefon geldi. Ölen çocuğun abisi aradı benim oğlumu tehdit etti. Oğlum, “Bana değil abileri Olcay Kılavuz, Ahmet Yiğit Yıldırım, İzzet Ulvi Yönter’e Semih Yalçın‘a soracaksın. Senin kardeşinin kanı benim elimde değil” dedi.
Dedim ki oğlum git Devlet Bahçeli’ye söyle defalarca ona ulaşmaya çalıştı. Hiç ulaşamadı ona.
Benim oğlumu öldürmek için mi Ülkü Ocakları başkanı yaptılar. O plaka (34 AT plakasını kast ediyor.) benim oğlumun döneminde alındı. O araca kimse binemiyordu o zaman Devlet Bahçeli’den izinsiz bir çay içilmiyordu. Benim oğlumun katilini çıkarsınlar ben de bu davadan vazgeçeyim Devletin üstünde devlet mi bunlar.
Benim torunlarım akşam yatarken kapıları kapatıyor ki bir şey olmasın diye. İnsan öldürmek bu kadar basit mi o zaman ben de kısasa kısas isterim madem ki bu kadar basit.
“Benim oğlumu defalarca takip ettiler. Yurtdışına gitti Olcay Kılavuz’un samimi olduğu bir hanımla görüştü. Dönüşte benim oğluma pusu kurdular. Hala benim kapıma gelebiliyorlar. Bizi öldürmekle mi korkutacaklar ben zaten ölüyüm. Bugünü ben 18 ay bekledim benim yavrumun katilleri çıksın diye. Niye insanlar bu kadar zalim oldu? Ankara’nın göbeğinde kime gözdağı veriyorlar? Biz zengin bir aile değiliz. Benim çocuğumu ne zorlu şartlarda yetişirdim. Ben onların vicdanına bırakıyorum.”
Saniye Ateş’in sözlerinin ardından Ayşe ateş araya girerek, “Olmayan vicdana bir şey bırakılmaz” dedi.
Saniye Ateş sözlerine şöyle devam etti: “Daha ne kadar Sinan öldürülecek? Bir tanesi diyor ki para. Benim oğlu eve gelen bir kutu lokumu eve sokmayı dışarıda dağıtır geliyordu. Ben çocuğuma bir lokma haram yedirmedim. Çocuğum zalimlere yem oldu.
Gelinim çelik yelekle, korumayla geziyor. Niye? Eşini savunduğu için bu devletin üstünde devlet mi var ben kime gideyim? Ben Türk’üm, Müslümanım ,ülkücüyüm, vatanseverim ama bunların inandığı ülkücülükten değilim ben. Bunlar maşa kimler yönlendirdiyse bunları onlar ortaya çıkacak. Neydi oğlumu öldürme sebepleri? Makam sevdası için mi? Benim oğlumun makam sevdası yoktu. Benim evladımdan da kendimden de en ufak bir tereddüdüm yok. Ben oğlumu öldürenlerden hesap istiyorum. Benim oğlumu öldürmeye sevk edenler çıkacak. Bunlar maşa, sevk edenler hesap verecek. Yarına çıkar mıyım bilmiyorum. Kısmi felç geçirdim. 45 senedir böbrek hastasıyım, o halimle çalıştım, pamuklarda büyütmedim oğlumu. İyi diye yardımsever diye bir insan öldürülür mü? Benim oğlum kuruş haram yemez. Ben abdestsiz süt vermedim oğluma”
Saniye Ateş konuşurken fenalaştı, salona sağlık görevlileri çağrıldı. Bunun üzerine Ayşe Ateş sanıklara dönerek “Bu kadın burada ölürse hesabını hepinize sorarım” diye seslendi.
Mahkemede beyanda bulunan Ayşe Ateş, “Bugüne kadar anlattığınız yalanları dinledik şimdi de mahkeme heyeti bir insan nasıl katledildi onu dinleyin. Günlerce sanıklar hadsiz savunmalar yaptı. Sinan’ı kimin vurduğunu kimin vurdurduğunu çok iyi bildikleri halde Sinan’ı koruyan insanı öldürdüğünü söylediler. Eray Özyağcı Sinan’a ateş ediyor. Bilinci kapalı yere düşüyor. Ayaklarına sıksalar böyle olmaz. 3 gündür burada tiyatro oynuyorsunuz. Siz kimsiniz(sanıklar seslendi). Eray Özyağcı Doğukan Çep kiralık katillerdir. Olcay Kılavuz ve Ahmet Yiğit Yıldırım beni öldürtmek için katil arıyorlarmış kapı kapı geziyorlarmış dedi Sinan bana. Benim eşim de Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptı Ülkü ocakları başkanının haberi olmadan tuvalete bile gitmezler. Bu işi tetikleyen Mersin olayıdır. Tehditler daha da arttı. Çağrı Ünel ile konuştu. Çağrı sen benim kardeşimsin merak etme dedi. Sonra öldürülen çocuğun sorumlusu Ahmet Yiğit Yıldırım ve dahli olan kişilerdir. Sinan’a ikimiz de memuruz bırak bu işleri dedim “devletim beni korur” dedi. Cumhurbaşkanına da bunu ilettim. Beni öldürürlerse bundan en çok devletimiz zarar görür dedim. Sayın cumhurbaşkanımız ‘kızım kocanın katilleri yakalanacak, gereği neyse yapılacak’ dedi. Ben sayın cumhurbaşkanının sözüne güveniyorum. Bu 3 günde şunu gördüm sayın cumhurbaşkanının iradesine karşı bile meydan okuyan bir suç örgütü var. Cumhurbaşkanımızın da üzerinde karanlık güçler var. Sinan’a Ahmet Yiğit Yıldırım talimatlarıyla hakaretler devam etti. Sinan Ateş zamanında gazetecileri dövdürdü dediniz. Evet Sinan Ateş birilerini dövdürdü. Ben sana bunlar yakışmıyor dedim. Sinan bana “Ayşe ben MHP’den gelen talimatları yerine getirtiyorum eğer yapmazsam bana da ceza keserler” dedi. Sonra Sinan apar topar Ülkü ocakları başkanlığından alındı. Belki istenilenleri yerine getirmedi. ”
“Son sözlerimi söyleyeceğim bunlar yapacaklarından geri kalamayacaklar bildiklerim benimle birlikte mezara gitmesin. Sinan tehditler başladığında bana ‘İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın beni öldürmek için talimat verdi” dedi.
Buradaki bazı şahıslar gözaltına defalarca alındılar bırakılınca delil kararttılar. Asıl failler dışarıda. Dışarıda olmasa devlet bana koruma verir miydi? Bu mahkemeden ne sonuç çıkar bilmiyorum ama bu söylediklerim zapta geçsin. Burası muz cumhuriyeti değil. Bu ifadelerimin dosyaya eklenmesini istiyorum. Eksik ifadelerin dosyaya eklenip iddianamenin yeniden yazılmasını istiyorum. Bu ülkede adalet istiyorum.
Burada benim kocamı öldürüp katledip sanki tesadüf eseri öldürülmüş gibi yapıyorlar. Ya ben kocamın katilini nerede arayacağım? CHP’liler mi öldürdü? Ne yapayım kafamı kuma mı gömeyim?
Şimdi sayın savcı için de konuşuyorlar. Kendilerini devletin üstünde görüyorlar. Suça dahil olan kimsenin bırakılmaması gerek. Daha önce bırakılanlar delil kararttılar. Kiralık katilleri, suçluları hedef alıyorum. Çantacılar, torbacılar burada oturmuş asıl failler dışarıda Kime anlatacaksınız anlattığınız masalları. Bu devlet namusunu temizler. Bu devlet kimsenin babasının malı değil. Hepiniz yüzleşeceksiniz” dedi.
Ayşe ateş konuşmasının ardından mahkemeden taleplerde bulundu.
Söylediğim ekstra bilgilerin ifademe eklenmesini istiyorum.
Ayrılan 17 kişilik dosyanın dosyamızla birleştirilmesini istiyorum.
İsmini verdiğim kişilerin sorgulanmasının ve dosyaya dahil edilmesini, eksik ifadelerin hızlı bir şekilde dosyaya ekletilmesini istiyorum.
Bu iki dosya birleştirildikten sonra dosyanın yeniden yazılmasını ve adil yargılanma istiyorum.
Sinan Ateş’in kardeşi Selma Ateş Kazancı ifadesine geçildi. Selma Ateş, “Buradaki sanık ve yakınları beni ısrarla takip ediyor, beyanlarımı ayakta vereceğim beni iyice görsünler. Benim çocuklarım bile kardeşimden değerli değil. Önemli olan adaletin sağlanması. Benim çocuklarım bu mahkemeye gelmek zorunda kaldılar. Dayılarının nasıl katledildiğini izlediler. Sinan bizim en küçük kardeşimiz. Bursa’da kenar mahallede büyüdü. Biz kardeşimi okutmak için kendi hayatımızdan vazgeçtik. Kenar bir mahalleden doçent doktor çıktı. Ülkü Ocakları Genel Başkanı oldu. Biz ülkücü aileye doğmak zorunda kaldık. Kimse bize solcu olur musunuz demedi. Bu camianın içinde büyüdük. Sinan da ben de ortaokulda görev aldık. MHP’nin birçok kurumunda görev aldık. İçine sızmış insanların bizim olduğumuz dönemlerle alakası yok. Ben MHP’ye de Ülkü Ocaklarına da iftira atmam. Alparslan Türkeş’in izinde yetişmiş çocuklarız. Sinan Ateş Ülkü Ocakları Başkanlığı’na apar topar getirildi. Devlet Bey, Sinan’ı aradı, ‘oğlum seninle konuşmam gerekiyor’ dedi. Bizim ailemizin içinde hiçbir şey gizli değildir. Benim kardeşim her şeyi anlatırdı. Devlet Bey aradı, Sinan’a söylediği bir söz var. Devlet Bey kendisi söylesin. Sinan sonra istifa etti. İstifa eden ilk kişi. Sinan ateşe itibar suikastları başladı.”
“İsmet Büyükataman milletvekili olduğu dönemde yoğun çalışma yaptık. Serkan Akın diyor ki Ataman’a “abi el at Sinan’ı sıkıştırıyorlar” diyor. Ataman da hiçbir şey olmaz en fazla iki tokat atarlar diyor. Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz’un Sinan Ateş göreve gelince zaten karın ağrıları vardı. İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Olcay Kılavuz… Sanıkların yakınları benim arabamı çizdiler ben iki üç gündür buradayım. Benim derdim yukarıda kardeşimin katilini ve diğer çocukların katilini hazırlayan insanlarla. Yeri geliyor namaz kılıyorsunuz yeri geliyor içki alıyorsunuz ortama göre davranıyorsunuz. Benim kardeşim kameraların önünde öldürtüldü. Daha o koltuklarda kaç yıl oturacaklar ben hiçbirine hakkımı helal etmiyorum. Bu dünya sultan Süleyman’a kalmadı. Onlara da kalmaz. Biz 3 kadınız annem Ayşe ablam ben.. Biz adalet mücadelesi veriyoruz.”
Sinan Ateş’in ablası Sevda Ateş Yörükoğlu beyanda bulundu
“Planlı, organize bir şekilde benim kardeşimi katlettiler. Bu da Ahmet ve Olcay’ın talimatıydı. Sinan’ı öldürdüklerini sanıyorlar. Ölümsüzleştirdiler farkında değiller. Bütün akrabalarımız Sinan’ın tehdit aldığını biliyor. Emrullah Kaplan’ın abisi Sinan’ı aradı, Sinan ‘Abi ben de değil sizin katiliniz bana bulaşmayın’ dedi.
Özyağcı, Sinan’ı öldürdüğünü söylüyor, Doğukan azmettirdiğini söylüyor. Sinan’ın katili ne Doğukan ne Eray. Bunları MHP’nin içinde olan insanlar yaptı. Silah Eray’ın elindeydi ama kardeşimin katili MHP’nin içinde. MHP’ye sızmış o insanlarda aranmasını istiyorum kardeşimin katilinin.”
Duruşmaya saat 13.05’e kadar verildi.
Saniye Ateş aranın ardından mahkeme salonuna geri döndü.
Ateş, “Hala Doğukan Çep denen çocuk kızıma bakıyor oradan işaretler yapıp tehdit ediyor. Bu gücü nereden alıyorlar? Arkalarında birisi var ki bu kadar rahat davranabiliyor. Benim oğlum geri gelmeyecek ama ben adalet istiyorum, azmettiricilerin bulunmasını istiyorum İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Olcay Kılavuz ve Ahmet Yiğit Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulunmak istiyorum bunlardan davacıyım. Çocuğumun hakkını helal etmiyorum onlara. Devlet Bahçeli benim oğlumun katilini bulmalı. Oğlum FETÖ’cüyse neden 12 yıl danışmanlık yaptı partide?” sözlerini kaydetti.
Sinan Ateş vurulduğu anda yanında bulunan akrabası, Selman Bozkurt da duruşmada dinlendi
Bozkurt şunları söyledi: “Rahmetli abim Sinan Ateş benim halamın oğlu özbeöz kardeşim gibidir. Oğlumun ismi Mustafa Sinan’dır. Olay gününe gelecek olursak 30 Aralık sabahı 11.00-11.30 civarında kendisini evinden aldım. Daha sonra Çukurambar’daki ofise gittik. Yarım saat sonra Ahmet Keçik kardeşimiz ofise geldi. Sonrasında vakit daraldığı için abim odasından çıkıp ‘Abdestimizi alıp namaza gidelim’ dedi.
‘Bunlar yine sosyal medyadan tehditlere başladı, bana saldırabilirler, uyanık olun’ diye bizi uyardı. Sonrasında camiye gittik. Namaz kılarken beni çağırıp ‘Beni rahatsız ediyor namaz kılarken’ diyerek silahını verdi.
Sonrasında camiden çıkarak ofise doğru yola çıktık yürüyerek. Arabaların arasından şahıs çömelir vaziyette abimin karşısına çıktı ve ateş etti. Sonrasında bana ateş etti, göğsümdeki acı nedeniyle siper aldım. Sonrasında abimin verdiği silahı hatırladım ve çıkarıp havaya bir iki el ateş ettim. Sonrasında abimi o vaziyette görünce ben de dizlerimin üzerine yığıldım. Olayın şokundaydım. Ahmet sonra silahı aldı. Etrafımıza çok fazla insan geldi ve bizi ambulansla hastaneye götürdüler. Ağır yaralandım, şahıs hedef gözetmeden en az 10 sefer abime de bana da ateş etti. Bir hafta yoğun bakımda kalıp taburcu oldum. Kendisi yoğun bir tehdit ve hakarete uğruyordu son 1 senedir. Bu durumdan çok muzdaripti. Bizi de etkilememek için çok fazla dinlendirmiyordu.”
Doğukan Çep’in avukatı Emine Tosun’un tetikçinin ateş ederken bel altını mı, bel üstünü mü hedef aldığını ve Ateş’in nerelerinden yaralandığını sorması üzerine Bozkurt, “Olay çok hızlı gelişti. Birden bire arabanın arkasından çıktı. Eğilerek ateş ettiğini gördüm. Hedef gözettiğini düşünmüyorum, peş peşe ateş etti. Ortaya doğru, dümdüz ateş etti. Silahın mermilerinin markalarını bilmem mümkün değil” cevabını verdi.“
Bozkurt, Sinan Ateş’e isabet eden kurşunlardan birinin sizin silahınızdan çıkması mümkün mü?” Sorusuna da, “Böyle bir şey mümkün değil” cevabını verdi. Sinan Ateş’in ikinci bir telefonu var mıydı sorusuna da Bozkurt, “Bir tane telefonu vardı” diyerek cevap verdi.
Cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen Doğukan Çep, Bozkurt’a “Sinan Ateş’in koruması, şoförü, yakını olduğunuzu biliyoruz. Sinan, hırsızlık, oto hırsızlığı, kasten yaralama suçlarından sabıkalı olduğunuzu biliyor muydu? ‘Pizzacı kılığında 4 kişi gönderdim, vurdurdum’ şeklinde bir mesajlaşmanız var. Bu şahıslarla ilgili bilginiz var mı? Olayda kullanılan ruhsatsız silahla ilgili bilginiz var mı? İfadenizde dosya takibi, iş takibi yaptığınızı söylediniz. Ne yapıyordunuz?“ sorularını yöneltti.
Mahkeme başkanı, soruların esasla ilgisi olmadığını söyleyerek cevaplanmasına izin vermedi
Sinan Ateş’in avukatı Kürşat Ergün aralarında Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz’un da bulunduğu 17 kişi için açılan soruşturmanın davayla birleştirilmesini talep etti. Bu kişilerle ilgili soru sormak istediğinde ‘iddianamede isimleri yok’ denilerek engel olunduğunu ifade eden Ergün
“Biz soru sormak istiyoruz ama soramıyoruz. Ceza yargılama tekniğine aykırı olarak aynı cinayet davasıyla ilgili 2 ayrı dosya bulunmakta. Ceza yargılamasının tekliği gereğince tek bir olayla alakalı 2 ayrı yargılama yapamazsınız. Biz dosya içerisindeki delillerden hareketle sormamız gereken soruları soramıyoruz. Kamera kayıtlarından gördüğümüz şekilde Bolu’da giden aracın ve ona eskortluk eden aracın kime ait olduğunu dahi soramıyoruz. Birtakım konum bilgileri talep ediliyor gerekçe pankart asmak. Pankart asmak amacıyla kişinin yeri sorgulatıyor. Bunun talep edildiği kişiler emniyette hali hazırda görevli ve MİT mensubu olduğunu iddia eden kişi. Bu mercilerde kişiler tanıyor iseniz MERNİS (Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi) kaydını isterseniz. Bunu isteyen yok çünkü zaten biliniyor. Buradaki mesele Sinan Ateş’in evinin konumunu değil nerede olduğunu öğrenmek. Yurtdışında mı, İstanbul’da mı… Bu bilgileri talep eden kişiye (Ahmet Yiğit Yıldırım kast ediliyor) bu bilgileri neden talep ettin diye soramıyoruz çünkü başka dosyanın sorusu.
Öbür dosyanın yargılamasını bu sanıklar olmadan nasıl yapacaksınız? Tek bir cinayet ile alakalı iken hepsi nasıl yargılama yapacaksınız?” şeklinde konuştu.
Ateş ailesinin avukatlarından Şeyda Şahin:
17 ismin ayrıldığı dosyada yer alan isimlerin bazılarını açıkladı:
MHP eski milletvekili Olcay Kılavuz, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Talha Atalay, Burak Kılıç, Gürsel Horat, Suat Yılmaz Zobu.
Şahin’in ifadelerinin tamamı şöyle:
“İftiralar, itibarsızlaştırma girişimleri katran girişimleri bazı isimlere yetmemiş olacak ki karanlık planlarla öldürülmüştür. Sinan Ateş elbette ki siyasi bir kişiliktir ve bu dosyanın da adli bir suç olacağını kabul etmek mümkün değildir.
Çubukları tutanların gölgede kaldığı bir gölge oyunu var, oyunun adı ‘Kanlı Cuma’ Biz de bu işin asıl faillerinin bulunmasının amacı içindeyiz. Çubukları ellerinde tutanları, gölgedeki karanlık adamların ortaya çıkarılmasını ve asıl faillerin sanık koltuklarında oturtulmasını istiyoruz. Milyonda bir tesadüfle telefon görüşmelerinin art arda yapıldığı, 600 km’lik yolun bagajda gidilmesi gibi konular tesadüfi değildir. Kimse aklımızla oynamasın.”
“Etkili yürütülmeyen bir soruşturma sonucunda böyle bir iddianame vardır. Eski Cinayet Büro Amiri bu soruşturmanın başındaki isim ve bugünse sanık koltuğunda oturmaktadır. Dün bize ‘GB’nin ne anlama geldiğini anlatmıştır. Bu beyhude çabaları tebessümle yine de fikirlerine saygı duyarak dinledik. Sanığın sıfatının şu an zaten hiçbirimiz açısından hükmü yok. Ancak 8 aydır yaptığı ya da yapmadığı, eklediği ya da eklemediği, gizlediği ya da gizlemediği belgelerin ne olduğunu öğrenmemizin çok önemi vardır. Sanık yaptığı tüm işlemlere şüphe düşürmüştür. Sanık zaten dün bilgi aktarımı yaptığını ikrar etmiştir. Kendisi ‘GB’nin ne olduğunu önceden bilmediğini söylemiştir. Bu soruşturmadan çekilmemiş olması mutlak şüphe noktalarımızdan biridir.
Serdar Öktem ve Mustafa Ensar Aykal her ne kadar şifrelerini vermek istemeseler de vermesinler. Ama biz Pınar Gültekin vakasındaki kararı emsal olarak sayın heyete sunacağız. Ancak biz bu konuda kilit isimler olmaları nedeniyle sanık telefonlarının mahkemenin Apple’a yazılacak yazıyla şifrelerinin çözülmesini istiyorum tabi atı alan Üsküdar’ı geçmediyse. Biz öte yandan Doğukan Çep ile birlikte hareket ettiklerinin örgütsel olarak hareket ettiklerini düşünmekteyiz.”
Sinan Ateş ailesinin avukatlarından Şeyda Şahin 17 ismin ayrıldığı dosyada yer alan isimlerin de bazılarını açıkladı ve şunları söyledi:
”Bizler ana amiral dosyayı inceleyemiyoruz. Oysa dosyanın içerisinde yer alan isimleri teker teker sıralayacağım. Olcay Kılavuz bu dosyanın şüphelileri arasındadır, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Talha Atalay, Burak Kılıç, Gürsel Horat, Suat Yılmaz Zobu. Bu isimler hakkında adli kontrol işlemleri uygulanmıştır. Bu kişiler ana dosyada yer alan isimlerdir. Diğer isimleri de sıralayamıyoruz kısıtlılık kararı olduğu için. Bu isimleri açıkladık çünkü önümüzde bu isimlerle alakalı yapılan işlemlerin belgesi var.
Olcay Kılavuz bu dosyanın içinde yer almalıydı. Mehmet Akgül’e ait olduğu evraklarda kayıtlı olan plakayı sormamıza neden izin verilmedi. Zaten dosyada bu isim vardı. Bizim sorularımız adeta ablukaya alındı. Dosya içine giren 2 tane araç var. Korkmayalım biz korkmuyoruz. Sinan Ateş’in yazışmalarını basında çarşaf çarşaf paylaşıyorsunuz. Bu araçlar MHP adına Ülkü Ocaklarına tahsis edildi. Makamlarla, partilerle bizim bir husumetimiz yok. Bizler bu partiye yıllarca hizmet verdik. Partiler ya da Ülkü Ocakları ile bir derdimiz yok. Bu eylemi yapan, yaptıran her kimse onlar gelsin ve sanık kürsüsünde yargılanmaları yapılsın.”
Sinan Ateş ailesinin avukatlarından Onur Altuntaş, ”Belli yerler tarafından hazırlanan ve ellerine verilen bir oyunu oynadıklarını düşünüyoruz sanıkların” diyerek, şunları kaydetti:
”Tolgahan Demirbaş ile alakalı en önemli husus Mersin olayı. Rapora göre, Mersin olayı 15 Mart 2022’de gerçekleşiyor. 15 Mart’ta gerçekleşmiş bir olayda Mustafa Ensar Aykal’a Tolgahan Demirbaş’ın konum sorduğu ilk tarih 10 Mart’ta. Yani gerçekleşmemiş olayla alakalı pankart asma olayının konumunu mu istedi. Bunlar bilirkişi raporunda sabit. Bu beyanları gerçek değil. Tolgahan Demirbaş’ın düşerek kendi aracının lastiğinin altında kaldığını iddia ettiği konum hususu ve belki kim bilir daha neler vardır bilerek ve istenerek parçalanan telefonu incelenmedi.”
****
Dün sanık avukatları savunmalarını yaptı. Eray Özyağcı’nın avukatı müvekkilinin Ateş’i öldürmek istemediğini cinayeti Selman Bozkurt’un işlediğini öne sürerek Özyağcı’nın sadece yaralamak istediğini belirtti. Avukat Ziynettin Aktürk, “Bir metre mesafe dahi yoktur. Öldürme saikiyle hareket etseydi kafasına ateş ederdi” diyerek savunmasını yaptı.
Aktürk ayrıca suç vasfının ‘Silahla kasten yaralama’ olarak değiştirilmesini talep etti.
Sanık Suat Kurt’un avukatı Demet Saatçioğlu, dosyadaki insan hakları ihlalinden bahsederek sanıkların tecritte maruz bırakıldığını söyledi. Saatçioğlu, ayrıca Sinan Ateş’in ölümün kesin sebebinin dosyada olmadığını söyledi.
Azmettirici Doğukan Çep’in avukatı Emine Tosun, dosyada insan hakları ihlali olduğunu belirterek, “Müvekkilime darp ve cebir izine rastlanmadığına dair bir rapor tanzim edilmiş ancak medyada bile boy boy yaralı fotoğrafları yer almaktadır. Bu yüzden bu raporun altında imzası bulunan doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz” dedi.
Avukat Tosun ayrıca, Sinan Ateş’in otopsi videolarını istediklerini belirterek “ama dalga geçer gibi fotoğraflar gönderiliyor. ‘Bu fotoğraflara bakarak otopsinin uygun tespit edildiği tespit edilemez’ şeklinde savunmasını gerçekleştirdi.
Bugün müdafi savunmalarının tamamlanmasının ardından dosyada müşteki olarak yer alan Sinan Ates’in eşi Ayşe Ateş savunma yapması bekleniyor.
Olay yerinde Sinan Ateş’in yanında yer alan ve omzundan yaralanan Selman Bozkurt da ifadesini verdi.
“Rahmetli abim Sinan Ateş benim öz halamın oğlu, aynı zamanda bacanağımdır” diyerek sözlerine başlayan Selman Bozkurt, olay gününe ilişkin detayları anlattı:
“Ahmet Keçik ve Sinan Ateş ile cuma namazına giderken ‘Bana saldırabilirler’ diye bizi uyardı. Camide belinde iki silah olduğunu söyledi, benden birisini almamı istedi. Ofisin bulunduğu sokağa doğru girdik. Arabaların arasından şahıs çömelir vaziyette abimin karşısına çıktı ve ateş etmeye başladı. Ben abime müdahale etmek için yeltendim, sonra bana ateş etmeye başladı. Bu sırada sürekli ateş halinde şahıs. Şahsın ateş ettiğini gördüğüm için havaya bir-iki el ateş ettim. Abimi öyle gördüğüm zaman dizlerimin üzerine yığıldım. Sonrasında Ahmet, ‘Abi silah kurulu bir şey olur’ diyerek silahı aldı. Şahıs hedef falan gözetmeden abime ve bana da çok sayıda ateşte bulunmuştur. En az 10 el ateş etmiştir. Kendisi yoğun bir tehdit ve hakarete uğruyordu son 1 senedir. Bu durumdan çok muzdaripti. Bizi de etkilememek için çok fazla dinlendirmiyordu.Rahmetli abim Sinan Ateş’in küçük kızı Zeynep Banu Çiçek, bana ‘dayı’ der. Laf arasında ‘Dayı babama ne oldu, melek mi oldu?’ diye sordu, ben cevap veremedim, buradaki şahıslar versin.”
GÜNDEM
Az önceÇEVRE
Az önceEKONOMİ
21 saat önceGÜNDEM
21 saat önceGÜNDEM
21 saat önceGÜNDEM
2 gün önceKADIN
2 gün önce