teslabahis casinoport pashagaming betkom mislibet casino siteleri
baker depolama
VEGANLIĞIN SOSYALİZMLE BÜTÜNLÜĞÜ

VEGANLIĞIN SOSYALİZMLE BÜTÜNLÜĞÜ

ABONE OL
20 Aralık 2024 22:42
VEGANLIĞIN SOSYALİZMLE BÜTÜNLÜĞÜ
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Doğa Tekneci yazdı…

Veganlık nedir?

Veganlık, yalnızca bir beslenme biçimi değildir, türcülüğe karşı bir direniştir. İnsanların hayvanlar üzerindeki hâkimiyetini sorgular ve onların yaşam hakkına saygı gösterir. Hayvan sömürüsünün ekosistemler üzerindeki yıkıcı etkisi oldukça büyüktür ve bu bağlamda veganlık çevreciliği de içerir. Vegan olan bir birey, hayvansal gıda tüketmediği gibi hiçbir hayvansal ürün (deri, kürk, yün vb.) tüketmez. Hayvanlar üzerinde deney yapmayan ürünleri kullanır. En önemlisi, bütün bu hayvan sömürüsüne ve ekolojik düzene karşı bir farkındalık yaratır ve eşit yaşama haklarının olduğu bir düzeni savunur.

Patriyarkal Kapitalizm ile Hayvan Sömürüsü İlişkisi

Öncelikle, özel mülkiyetin erkek egemenliğine geçmesiyle ezilen kavramının pratikte başlı başına bir sınıf oluşturduğuna bakabiliriz. Friedrich Engels, “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” adlı eserinde ve August Bebel, “Kadın ve Sosyalizm” adlı eserinde özel mülkiyetin ortaya çıkışının patriyarkanın güçlenmesiyle tarihle ilişkilendirerek savunur. Tarım devrimi sonrasında toplulukların artık fazla üretim yapabilmesi ve bunun biriktirilebilir hale gelmesi özel mülkiyetle ve anti-komünal yaşamla sonuçlandı. Erkekler toprak, hayvanlar, iş gücü ve kadın üzerinde kontrolü ele geçirdi. Hayvanın sömürülmesi, kadının sömürülmesi, azınlıkların sömrülmesi; kısacası zayıf görülenin sömürülmesi sosyalizmde bir bütün olarak ele alınmalıdır. Sınıf kini olan birisi için ezilen sınıf aslında yüzyıllardır ataerkil özel mülkiyetin altında ezilen, sömürülen bütün topluluklardır. Çünkü güçlü olan patriyarka cinsiyeti, ırkı, yaşı, türü, emeği metalaştırır: Herhangi bir canlıyı alır, ürettiği şeye göre değer biçer ve ona sahip olur.

Endüstriyelleşmenin “Seri” Sonuçları

Veganlığın pratikte bir eylem haline gelmesindeki en önemli etken hayvanın metalaştırılmak amacıyla endüstriyel bir tüketim sektörü olarak benimsenmesidir. Yüzyıllardır süregelen büyükbaş ve küçükbaş hayvan alım satımı sürse de, o tarihteki beslenme koşulları değerlendirildiğinde, özellikle halk içerisinde veganlık kavramının belirgin olamayacağı, sınıf farkının da bu kadar bariz olmamasından kaynaklıdır. Hayvansal gıdanın endüstriyelleşmesini sağlayan sanayi devrimi sonucunda sömürülen sadece emek olmadı, yaşama hakları da oldu. Sanayi devrimi, ekolojik dengeyi var eden canlı hayatı için bir sonun başlangıcı oldu. Üretim hızlandı, ürün maliyetleri düştü ve daha fazla ürün daha geniş kitlelere ulaştı. Bir tarafın sermayesi git gide artarken bir taraf sömürülüyordu. Hayvanların ürettiği herhangi bir şey kapitallerin himayesi altında düzenli bir şekilde satılmaya başladı. İşte bu canlı yaşamının pazara girmesine, yaşama bir paha biçmesine sebep oldu. Bu durum, Carol Addams’ın “Etin Cinsel Politikası” eserinde bahsettiği gibi hayvanların üremelerine kadar kontrole tabi tutuldukları bir sistem doğurdu. Buna ek olarak, patriyarkal kapitalizmin getirdiği endüstriyelleşme, doğal kaynakların hızla tüketilmesine ve çevre kirliliğine de neden oldu. Bu bağlamda, patriyarkal kapitalizm ve ekolojik yıkım sıkı sıkıya bağlıdır. Ormanların metalaştırılması, fosil yakıt tüketiminin açtığı jeolojik ve iklimsel tahribatlar, endüstri ürünü olan atıkların çevre kirliliğine sebep olması ve hızla tüketilen doğal kaynaklar gibi pek çok örnek ekolojik dengeyi iyice yıpratmıştır. Bu noktada ekolojik dengenin en temel bileşeni insan-hayvan ilişkisini güçlendiren veganizm olmuştur. Patriyarkal kapitalizm, kadınlar, hayvanlar, doğa ve işçi sınıfı üzerinde kurduğu bu baskıyı sürdürmeye devam ediyor. Bu nedenle, kadınların ve hayvanların özgürlüğü ile doğanın korunması, ortak bir mücadele zemininde, sosyalizmde buluşmalıdır.

Sosyalist İlkelerle Hayvanların Sömürüsüz Yaşamı

Sosyalist bir dünya özel mülkiyetin olmadığı sınıfsız toplumu amaçlar. Hayvansal gıdanın veya kürk ve derinin endüstriyel üretimi gibi sektörlerde hayvanların bedenlerinin ve yaşama haklarının kontrol edilmediği ve yaşamlarına paha biçmeyen bir düzeni savunur. Ekosistemin önemli bir parçası olan hayvanların yaşam hakkı önceliklendirilir. Sosyalist düzen, hiçkimsenin birbirine ekonomik açıdan bağlı olmadığını savunur. Bu da hayvan deneylerinin yasaklanması, hayvanların iş gücü gerektiren işlerde çalıştırılması gibi hayvanlarla insanların uyumlu yaşayabileceği sonuçları doğurur. Kısacası, sosyalizm kadınların, emekçilerin ve türün metalaştırılmadığı ve himaye altından çıkıp özgürleştirildiği bir düzen sunar. Bu doğrultuda ortak yaşam alanını paylaştığın her canlı tutsak olmayacaktır.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.